Sen hangisisin?
Aynı gün içinde hatta saatler içinde ruh halim tamamen değişiyor. Gün içinde her şeyi kenarda bırakıp bu canavarlarla mücadele etmekten vazgeçerek yeşil bir toprak parçasında mutlu bir hayat kurduğumu, en ufak umudu olmayan ulusal sosyalist devrime odaklanmayı düşündüm. Bu aslında mücadeleden kaçmak değil, bu kaçak kavgadan yorulmak. Kimisi bunun ancak kendimi kandırma olduğunu düşünebilir, belki de öyledir; ama su geçirmez gerçek bu maskeli balodan sıkıldığım.
Çünkü ben buranın adamı değilim. Bir kurttan uçmasını bekleyemezsiniz. Ben kendimi bir fanusta, sosyal hayatı olmadan sadece bilime adayarak, ifade edersem beğenilmez. Ama o, bunu söylediğinde takdir edilir. Söylemleri kişilerde değiştirelim, yine ben beğenilmem. Aklıma İsmet Özel'in Mazot şiirinin şu kısmı geliyor:
Sen o baygın sevgilerin adamı değilsin
Sana yaşamak düşer çarkların gövdesin
Bin demir kapıyla hesaplaşmak omzun çürümelidir
Bin çeşit güneşle ovulmalıdır gaddar ellerin
Yürü yangınların üstüne, kendi ateşini de getir
Çarpışmasız günü olur mu devrimcinin?
Bir kaç saat sonra kendimi umut vadeden bir araştırma grubunun danışmanı olarak görüyorum. Tamamen bilime bulanmış bir hayat, gecesi ve gündüzü bunu zevkiyle geçmekte. Zihnimde parlayan bir EA.
- ← Previous
This is my fourth post - Next →
Kendime ulaşmak